“Zenginsin kardeşim. Kim ne derse desin, çektiğin nefese ortak olanlardan daha çok oyuncakların var.”
Yazın ortasında top oynamaktan leş gibi ter kokusu sarmıştı her yanımı. Bende de vardı bir tutatm bu kokudan, bi tuttam diyorum çünkü sokağa cıkmadan annem leğende çimdirip yollamıştı yatağa beni ama ben sokağa kaçıp top oynadım. Eve de gidemiyorum korkumdan. Plastik terlik canımı çok yakıyor be kardeşim. Babamı bekliyecem diyorum, Alamancı tek kullanımlık takım arkadaşıma. İsmi ‘ CENK ’ ti, sarışın, şişman oğlanın biriydi. Cenk nasıl bir isim arkadaş, geçen yaz da vardı bundan bitane, o da ‘ BERTUĞ CAN’ dı. İnadına mı buluyonuz beni arkadaş. Cenk sordu: baban her gün eve sana çikolata alıp geliyormu diye. Hayır dedim, iki kilo mandalina ile gelirdi kışın, yazın ise arada karpuz alıp bana taşıtırdı mutfağa kadar. Geçen sene, okuldan teşekkür belgesi vermişlerdi, aferin deyip ertesi gün oyuncak araba almıştı, uzaktan kumandalıydı ama kumandanın kablosu arabaya bağlıydı ve ben arabanın peşinde helak oldum pili bitene kadar. Bu sene alamadım teşekkür belgesini ama hiç birim yoktu karnede , yinede aferin deyip ertesi gün elinde, boyumun yarısı kadar olan bir kutu ile geldi. Oyuncak tren almıştı, onunda pili bitti yine. Ne varsa topta var deyip sıcağın anlında leş gibi kokana kadar top oynardım arkadaşlarımla. Eve gidince annemden şamarı yiyicem ama illet bir hastalık bu top arkadaş bırakamıyorum. Babam karpuzu yine bana taşıttı mutfağa kadar. Annem yemeği hazırlıyordu, dedem haberlere bakıp ‘ hiç insanlıktan nasibini almamış, bu hükümet ’ diyordu. Ablam, anneme yardım ederken bile söyleniyordu, annem gizlice günlüğünü okumuştu ablamın, sanırım ablam birini seviyordu.
Yemeğimizi yedikten sonra dedeme; ben topcu olucam dedim. Okulunu bitir, ne istersen olursun evladım dedi.