17 Ağustos 2012 Cuma

Seçim Kapısı


Arkadan gelen ses,
Gecenin kalkan son trenin sesiydi...
Umut cavlağı çekmiş,
Tuzla buz olmuş cam bütünü avuçlarımda

Sıkışık bir sandık içindeyiz, diğer Bayram'lar  ile
Bayram sabahını bekliyoruz

Önümüzde iki kapı
Biri ceketime takmış
Çıkartmadan geçirmem derken
Diğeri, olduğum gibi geçmemi istiyor

Sanırım pantolonumu çıkartıp
Ceketsiz yola devam edeceğim.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

27 Mart 2012 Salı

Kimine Saç Tokası Kimine Nükleer Atom Bombası


Başlayan bir ayrılık veya bitmiş bir aşktan sonra,
ayrılık öncesinden kalan ne varsa o aşka dair,
aşikar bir şapkanın içinde bitiverir önümüzde.
Bir İstanbul beyefendisinin, şapkasıyla verdiği ince bir selam gibi.
Ne yapmalı bu şapkanın içindekilerini, nereye saklamalı veya nereye gömmeli insan.
Aslında şapkanın içindekilerinin bir nükleer atıktan hiç bir farkı yok.
Toprağa gömse insanoğlu toprağı kirletir, dışarıda bıraksa kendini zehirler.
Bu sevdadan geriye kalanları içine gömse insan,
zehirler kendini, kirletir içini en olmadı çatlar!
Yeni bir aşka katık yapmak istese temiz bir aşkı kirleterek başlar yıkmaya.
Velhasıl  nereden tutsan yanar elin, kavrulur için.
Ehlileştirmeli şapkanın içindekilerini,
uysal bir kıvamdaykende zamana salı vermeli hepsini bırakmalı özgür yaftasını yemiş olarak.

24 Mart 2012 Cumartesi

Berlin

Uyandım sabah olmuştu
gece göçmüş bir duvar gibi geride kalmış
birleşmişti yakalarım senin öptüğün yerde
uzanmış kollarım boyun büklümlerinde...



12 Şubat 2012 Pazar

Dileğim o ki

Ey yalnız kamer
sen ki; gecelerin âşık kalplerini aydınlatan
sevgiliye giden yolu göster,
yarenim ol

ey bir yanı hüzünlü dilber
sen ki; gönlümdeki hacleme meyleden
gözlerinden kalbine giden yolu göster,
rehberim ol

ey gökyüzünün ışığı
sen ki; soğumuş kalpleri bile alevlendiren
suskun yüreğe, zerrelerini nakşetmeyi göster,
hayalim ol

ey bi'çare kalmış ben
sen ki; âşka düşmüşsün gurbet bir elde
aç kederli yüreğini yaralarını göster,
tabibine tabî ol

8 Şubat 2012 Çarşamba

Kardelen


kar yağdı yürüdüğün yollara
çiçeklerini düşürdü ağaçlar
olmayan bir hayale inandı bu âdem
ve kardelenler can buldu

senden mütevellit
beyaza büründü şu smyrna
nede güzel şimdi buralar
bembeyaz ve sen gibi narin

oysa ki daha tutmamıştım ellerini
dokunmamıştım güzel yüzüne
öpmemiştim al dudaklarından
görmemiştim gözlerinden ötesini

inanmıştım kardelenlere
yağmayınca toprağa kar
can bulmayan çiçek
ne eyleyedursun gözlerinde

gel, yasla göğsüme başını
filiz versin orada sevgin
filiz versin kardelen
delinsin toprak bu uğurda

4 Şubat 2012 Cumartesi

İlginç

gece yarısını 1 geçe buldum seni
bir fotoğraf karesinin içinde
öylece, neysen o şekildeydin
fotoğrafın içinden bakıyordun bana
öylece ne kadar bakıştık hatırlamıyorum
çayım buz gibi olmuştu, ara verdiğimizde

yüzün bir güzel ki
yüzün bir garip endam
bir yanı tebessüm içinde /o da gizli/
diğer yanına hüzün çalınmış

esas gözlerin ele veriyor seni bana
hem de sana tercüman olmak istercesine
harelerini sürüyor gözlerime



3 Şubat 2012 Cuma

Maziye Bakma Mevzu Derin

bir vakitler, sağ şeritten geçerdi hayaller
sağlamlardı, kar yağmamıştı üstlerine, eskitmemişti
şimdilerde ise beni sana devindiren hayaller
sol şeridi hoyratça kullanıyor artık
bodoslamamak işten bile değil
vızır vızır akan kamyon arkası sözlerine
"sevmek çay sevilmek şeker
bizim gibi garibanlar çayı şekersiz içer"


1 Şubat 2012 Çarşamba

Martıların Düşüşü



gözlerin değdiğinde gözüme
değil bir kibrit alevlensin
buz tutar oldu yüreğin

düştüm toprağa
çamura bulandım
aşığım diye yürüdüm hayallerinde
yağmurda yürüdüm
birlikte yürüyemedik diye
lunaparka gidip çocukları izledim
birlikte izleyemedik
balık ekmek yedim, yemiştik ama
böylesini hiç yememişim balığı
çıkıyorum sahile rüzgara karşı yürüyüp
seni yâd ediyoruz rüzgarla
derken deniz biraz tuzlu suyunu
boca ediveriyor üzerime,
hayıflanıyor halime deniz

sen gittin
ben arkanda kaldım
koştum yetişmek için
koşuyorum koşuyorum
yetişemiyorum,
dur
gitme
gitme kal orada derken
sesimin yüzüme çarpışı
ve martıların suya düşüşüydü
kaçıp gittiğinin delaleti

şimdiyse bakamazsın yüzüme
yüz çevirirsin benden
titrer yüreğin o an
bilirim

düştüm yüz üstü toprağa
çamura bulandım
ama duş alma zamanı şimdi
çamurun izi kalmasın
martılar düşmesin diye.



Baba Zula & Brenna Maccrimmon - Ben Bir Martı Olsam

30 Ocak 2012 Pazartesi

Steady Fingers - Night Jogger

23 Ocak 2012 Pazartesi

Soma Sema

birgün, gönlünü feth etme ümidi olmasa yüreğimde,
nefes almanın o muazzam ferahlığını tarif edemem.
eğer ki; direnemez de zayıf düşerse umudum;
yaşamaya değer bütün ışıklarım söner,
geriye yalnız mutlak sıfır ve ben kalır
ardına, boşluğa doğru intihar eder ruhum. "soma sema".



22 Ocak 2012 Pazar

Samanlıkta Bir İğne



-bizi olduğumuz yere ketleştirip mıhlayan neydi?
-neydi olduğumuz yerde sayıklarken kederlenmemiz?
-içten içe devindirdiğimiz, bir yer veya bir yerlere kök salma isteğimiz miydi?
-illa bir metafora yada fikre saplanıp kalmak mı? - bilemiyorum.
 giderek azalan bir saplantı bu bizimkisi sadece.

-yoksa bir kök salma ihitiyacı gütmememiz mi?
-yol yol gezerken bu diyarları,
 koklayacağımız binbir çeşit hayatlarmıydı bizi mutlu edicek seçim?-bilemiyorum.
 belli belirsiz bir seçim işte bu bizimkisi.

yeni olan çoğunlukla cezbedici geliyor. eğer, cesaretli kisvesinden kurtulup, cesur bir adım atabilirsek bu yöne doğru; bu bizi içeriden okşayan cazibenin de ne olduğunu anlamak daha da kolaylaşır. yani, "yeni olan mı?" yoksa "eskide bıraktığımız mı?" esas bizi cezbeden. o adımı attığımız vakit; neyin ne olduğunu veya dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak artık kaçınılmaz olacak.
her halükarda bir arayışın içindeyiz. "ne zaman biter?" sorusunu cevaplamak ise, kader inancı olana daha kolay gelir.

20 Ocak 2012 Cuma

Dil


eğer aşk vardıysa orada
aşktan konuşup, aşktan söz etmek abesle iştigaldir.
aşk konuşurdu, kendi dili vardı çünkü aşkın.
kurulacak muazzam tümcelerin ise,
aşkın vahametinde bir kıymet-i değeri yoktu.

17 Ocak 2012 Salı

Gitmeden


bağışlayın
bağışlayın bu yılgın bedenimi
vefakar da değildi seven canlarına
tutunamadı gövdesine hayatın.

inkar ettim tutacak elleri
tutmadım uzattıkları elleri de

karşıma çık diye
çağırıyorum hergün seni -ölüm
neredesin?
beklemekteyim yolunu
haydi gel.

şirke koşuyor ruhum
kurtar bu candan beni
u-mutsuzum
yetiş, şirke gidiyor ellerim yetiş

sen gel al
bırakma bana bu canı almayı.

/ siz beni sevenler
  sizler ne güzelsiniz
  ne güzel umutlarınız
  hayalleriniz ne güzel /

buluştuğumuz zaman
ibadet sessizliğinde olup bitecek herşey
bir anda!
ve teslim alıcan ruhumu. -ölüm

sonra...
sonrası muamma.



15 Ocak 2012 Pazar

Nick Drake - Black Eyed Dog (Heath Ledger)


         
      söz ve beste: Nick Drake
      yönetmen: Heath Ledger

        
      uykuluyuz, bilinçlerimiz açık - (nick ve heath)
      isimleri farklı olsada aynı etkiyle sahip ilaclar
      acı, dinmeye çok yakın
      değişik zamanlarda bindiğimiz tren
      aynı buluşma noktasına götürüyor bizi
      yaşmak ağrılıydı, dinmesi gerekiyordu
      bir kaç kimyasal yeter bize...




11 Ocak 2012 Çarşamba

İsmet Özel - Münacaat




bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı 
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk 
büklümlerinin içten ve dışardan 
sarmaladığı günlerde 
bir zamandı 
heves ettim gölgemi enginde yatan 
o berrak sayfada gezindirsem diye 
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. 

vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi 
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için 
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti 
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise 
vay ki gençtim 
ölümle paslanmış buldum sesimi. 

hata yapmak 
fırsatını adem'e veren sendin 
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana 
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda 
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi 
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne 
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak 
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini 
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş 
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi. 

çeşme var, kurnası murdar 
yazgım 
kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi. 

gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim 
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da 
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem 
ne fark eder demişim 
bilmeden farkı istemişim. 
vay beni leylâk kokusundan çoban çevgenine 
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık! 
yola madem 
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım 
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine 
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar 
yola devam ederdim. 

gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim 
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın 
onunla ben 
hep sevişecek gibi baktık birbirimize. 
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık. 

oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar 
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde 
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık 
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için 
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık 
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce 
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık 
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı 
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız 
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık 
gönendi dünya bundan istifade 
dünya bayındırladı: 
bir yakış, bir yanış tasarımı beride 
öte yakada benî âdem 
her gün küsülü kaldık. 

bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan 
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım 
gençken almadın canımı, bilmedim 
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş 
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer 
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış 
insanın insana raptolduğu cevher. 

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi 
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu 
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde 
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin 
tütmesi gereken ocak nerde?

9 Ocak 2012 Pazartesi

Ölü Benler


sürükler peşinden zaman, en derin yarınlarını bugününe
hasretli anılara gidiş yoludur, şu geçmişin kapıları
her kapıda bir ben
her kapının ardında senle dolu kutular

bütün benliklerim açtığında kapılarını sana
serilir bütün kutular kırılan kalbinin önüne
dökülür içinden kırıklıkların, kırgınlıkların

vurdum bütün kendilerimi, toy olanı bile, tereddütsüz!
zordu hepsini gömmek uğruna
zordu kalbini kıran bütün benleri öldürmek
ellerinde ne varsa sana dair topladım, aldım sol tarafa

şimdi sökülen yanlarını dikiyorum sevgili
yamalı bir kalbin yamalı bir ceketten farkı yok inan
sahibinin yegane varlıklarıdır onlar, en kıymetlisi

saklarım seni ben, tüm kırık ezgilerinden,
tüm yorgunluklarından./ yeminli bir itiraf /
sevgili; bu benin mukadderatında sen
senin mukadderat yolunda olacak olan da ben.





Steady Fingers - Goodnight My Love

30 Aralık 2011 Cuma

Mavi Kuş


yağmur olup döküleyim saçlarına
süzüleyim her bir telinde ayrı ayrı

şimdi çağlasam kim tutar beni
oluk olup aksam yüreğine gözlerinden.

senden başka ne tutar beni
başka ne kurtarabilir bu ruhu.

24 Aralık 2011 Cumartesi

Majezik

hala içindeki çocuk gibi bakıyorsun bu boktan dünyaya ve bana
galiba da değişmeyecek yediğimiz balık ekmeğin tadı.
bir majezik arayışıydı seni sahiplendiğim an.
fotoğraf albümüne bakar gibi şimdi zaman, dondurulmuş.
şimdi mercimeği fırına versek, çözülüp hayat bulur mu, yeni bir yaşam ?


20 Aralık 2011 Salı

Hüsnü Arkan - Birsen Tezer ( HOŞ GELDİN )






Hüsnü Arkan - Solo (2011)
Söz-müzik : Hüsnü Arkan

Konuk Sanatçı : Birsen Tezer


Hoş Geldin

Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin
Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim
Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgâr
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç kaldın efendim, ben sana erken
Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken
Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin
Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim.

18 Aralık 2011 Pazar

Bir Ölümün Anatomisi

ölüm, soğuk bir asfaltta karşıladı onu
çığlıklı ve ihtişamlı bir selamlaşmaidi onların ki
olay mahallinde, sadece ikisi vardı

uzlaşmaları çok uzun sürmemişti.
kısa ömürlü bir hayatın
kurgulanmış son sahnesiydi, yaşananlar.

gerekçeli kararı okuyan doktor
yanan bir çok mumun alevini söndürdü
o an ateş düştü ana ocağına.

sonra suyla buluştu cansız bedeni
soğuk bir odada.

beyazlara büründü birden
duvağı bembeyaz olan kız.

varlık ile yokluk arasında geçti önümüzden
yeşile boyanmış bir tabutun içinde.

yanmış yürekler kenti, Uşak seçilmişti.

toprak sardı her bir yanını, körpe bedenin

ve ölüm, mesaisinin son saatlerindeydi.





17 Aralık 2011 Cumartesi


pişmanlığım, yadsıdığım gerçekliğindir.
olduğun yerde mağrurca beklediğini görmezlikten gelmek
bardağımı taşıran son damlaydı.
huzura ermek için elimde kalan son çareyi düşünüyorum
korkuyorum. alıştım yaşamaya çünkü.
siyaha bürünmüş bir yazma görüyorum
hayır!  istekliyim, zorunlu tutulmuş bu duruma
sadece şu anki gerçekliğimden ve duygularımdan arınmak istiyorum,
göz yaşlarında.



Hilmar >Örn Hillmarrson

5 Aralık 2011 Pazartesi

Hörgüç


duymalı insanoğlu;
vakti geldiğinde,
içinden gelen sesi.
çünkü o; yadsıyamadığı gerçek olan duygudur.

gündüz ve ardına gelen gece;
bir ömre sığdırabildiğimiz,
tüm serzenişler ve mutluluklar;
bulutsuz ovada açacak Güneş'e, umutlarını taşır.
yürekteki hörgüçlerde.




Hilmar Örn Hilmarsson & Sigur Rós - Colours

19 Kasım 2011 Cumartesi

Arayış

körlüğün zifirinde yürüyorum.
tanrımın bana çizdiği yol değil bu
hiç tanıdık gelmiyor çünkü

inanmışım kader yolumda olmadığına.
kaderi arkamda bırakıp 
bilmediğim yollara sapıyorum.

çok oldu sapalı ben bu yoldan
kesişmemişti de kaderlerimiz senle
yoldan ayrılmaktan başka yol yok.

kör bir hissiyat ile adımlıyorum şimdi yolları
yanına geliyorum
kaderine dahil olmaya.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Katapult

gerilmiş her yanım, tıpkı bir katapult gibi
var biraz daha ruhumun zamana ihtiyacı
girdiği bu bedenden fırlamak için.

bıçaklanacak elbet ruhun bağları bir gün
ve terk edecek sesler bedeni
dostların ise bütün ayinleri, ayrılığa atfen yapılan bir düğün.

8 Kasım 2011 Salı

Leyla İle Mecnun

Bu neyin kafası arkadaş ?
Leyla ile Mecnun'da yaşanan kafa alışmadığımız bir kafa. Bu yüzden sanırsam, bizi içine alıp oradan oraya götürürken hem güldürüp hemde ağlatacak pozisyona oturtuyor. Oyuncu kadrosundaki rotasyonu dahi yumuşacık sindirdik.(arda'nın yokluğu belli ama ona da alışacağız gibi) Tüm olanlara, gerek Onur ÜNLÜ'nün gözlüğünden bakmak gerekse Burak AKSAK'ın kaleminden çıkanları duymak, bize her şeyin rutininde ilerlediğine inandırıyor.

aksakallı dede'ye söyletilen ise:


Gidenler bizden hep bir parça götürürler. 
  O parçanın yerinde de derin izler kalır.
  Herkesin bir yara izi vardır,
  İnsanlardan gizlemeye çalıştığı, 
  Saklamak için çok uğraştığı bir yara izi.
  Herkesin bir yara izi vardır, 
  Kimseye dokundurmayacak kadar güzel olan, 
  Baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak 
  Bir yara izi.
  Bu izlerle yaşamaya alışırsın. 
  Bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı, 
  Yaşamayı yeniden sevebilirsin 
  Ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur. 


 Acın da biraz olsun hafiflemeye başlar.

                         
                                                            BURAK AKSAK  

4 Kasım 2011 Cuma

Aşk Nöbeti


aşk nöbetlerimde;
uslanmaz bir cahil cesaretine sahip,
mazoşizme meyilli bir mahluk,
nasırlaşmış bir yalnızlığın ortasında
ağırlığınca acı ve keder ile göçen gecede
hızlı koşan bir at oluyorum,
kendi sessizliğimde




Eleni Karaindrou - Ulysses Gaze

23 Ekim 2011 Pazar

Siyah Işık

doğum günü kutlamalarından pek hazzetmem.
birinin doğum gününe katılıp
olanlara uzaktan seyirci kalmam, içten bile değil.
değil ki, onlar bana yabancı
ben onlara yabancıyım.
ne sevinmeleri, ne de kahkahaları
anlam kazanmıyor ki gönül nezdinde.

peki neden üflersiniz muma ?
neden söndürürsünüz yeni bir yaşın alevini ?
niçin yakmayız yeni bir yaşa mum ?
ne mecburiyetimiz var karanlıkla başlamaya ?

yakalım tüm mumları yeni bir yaş için
doğmamış bir zamanın içinde yolumuzu bulmak için
hayata gark olmak için.

15 Ekim 2011 Cumartesi

A Moment


hiçkimsenin duymadığı bir şarkıya eşlik ediyordu iki çift göz,
tek bir kişi.
dumanlar yükseliyordu dudaklardan
ve kadehler birbiri ardına düşüyordu masaya.
ben, yıldız tozlarını topluyordum kirpik uçlarından
sen, kırışan çehrelerimi onarıyor-dun avuç içlerinde
Bak !
ayın üzerinde serili bedenlerimiz,
güneş patlıyor o an .
yanımızdan geçiyor nötrinolar.

ellerim bedenine sarılı
kulaklarımda kanun tınıları
ritmi olmayan bir dansı icra ediyoruz.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

İmaj Hiçbir Şeydir Susuzluk Her Şey

Hatırlarsınız sprite reklamlarının sloganını; ‘  İmaj Hiçbir Şeydir Susuzluk Her Şey ‘.
Slogan ne kadar başarılı oldu sprite için bilmem ama bugün imajımızın çok daha önemli olduğunu her birimiz iyi biliyoruz.

Karakterimiz veya kişiliğimiz de diyebilirsiniz bu anlatacağıma. Zayıf ve güçlü yönleri karakterimizin,
bireysel anlamdaki varlığımızın en büyük kanıtıdırlar.
Buradan hareketle toplumdaki odalardan birine girip, sosyalleşip, yaşamda bir yer ediniriz.
Sorgulamayız, irdeleme zahmetine bile katlanmayız bizi var eden bu yönleri.
Hafiften kokusu gelir ama burnumuza bu yönlerin, ondan sonra başlar panayır ve sahneye çıkarız.
Toplumun içine gireriz yani.

Korkularımız vardır nefes alırken, hele ki zayıflıklarımızın keşfinin gerçekleşecek olması korkusu
bizi bizden alıp, olmasını istediğimiz yalancı bir karaktere büründürür.
İmaj her şeydir arkadaş, ailenden, eşinden, dostundan, sevgilinden dahi daha ön plandadır.
Maskenin altında kalan yüzünün her fark edilmeyişinde içini zafer sevincinden ziyade
yakalanma korkusundan mütevellit,
 paranoya hissi kaplar ve kendini kendine acırken bulursun.
Burkulur yüreğin, hüzün dökülür maskelediğin maskenin göz deliklerinden.

Yıkıp duvarları kabullenmek varken zayıflıklarımızı,
maskeyi her taktığımızda duvara bir tuğla koyduğumuz gerçeğini yadsıyamam.
Yansıtmak istediğimiz imaj uğruna ruhumuzu kirlettik, karşımızdakini kaybettik.

31 Temmuz 2011 Pazar

Zenginsin Kardeşim

“Zenginsin kardeşim. Kim ne derse desin, çektiğin nefese ortak olanlardan daha çok oyuncakların var.”

Yazın ortasında top oynamaktan  leş gibi ter kokusu sarmıştı her yanımı. Bende de vardı bir tutatm bu kokudan, bi tuttam diyorum çünkü sokağa cıkmadan annem leğende çimdirip yollamıştı yatağa beni ama ben sokağa kaçıp top oynadım. Eve de gidemiyorum korkumdan. Plastik terlik canımı çok  yakıyor be kardeşim. Babamı bekliyecem diyorum, Alamancı tek kullanımlık takım arkadaşıma. İsmi ‘ CENK ’ ti, sarışın, şişman oğlanın biriydi. Cenk nasıl bir isim arkadaş, geçen yaz da vardı bundan bitane, o da ‘ BERTUĞ CAN’ dı. İnadına mı buluyonuz beni  arkadaş. Cenk sordu:  baban her gün eve sana çikolata alıp geliyormu diye. Hayır dedim, iki kilo mandalina ile gelirdi kışın, yazın ise arada karpuz alıp bana taşıtırdı mutfağa kadar. Geçen sene, okuldan teşekkür belgesi vermişlerdi, aferin deyip ertesi gün oyuncak araba almıştı, uzaktan kumandalıydı ama kumandanın kablosu arabaya bağlıydı ve ben arabanın peşinde helak oldum pili bitene kadar.  Bu sene alamadım teşekkür belgesini ama hiç birim yoktu karnede , yinede aferin deyip ertesi gün elinde, boyumun yarısı kadar olan bir kutu ile geldi. Oyuncak tren almıştı, onunda pili bitti yine. Ne varsa topta var deyip sıcağın anlında leş gibi kokana kadar top oynardım arkadaşlarımla. Eve gidince annemden şamarı yiyicem ama illet bir hastalık bu top arkadaş bırakamıyorum. Babam karpuzu yine bana taşıttı mutfağa kadar. Annem yemeği hazırlıyordu, dedem haberlere bakıp ‘ hiç insanlıktan nasibini almamış, bu hükümet ’ diyordu. Ablam, anneme yardım ederken bile söyleniyordu, annem gizlice günlüğünü okumuştu ablamın, sanırım ablam birini seviyordu.
Yemeğimizi yedikten sonra dedeme; ben topcu olucam dedim. Okulunu bitir, ne istersen olursun evladım dedi. 

5 Mayıs 2011 Perşembe

prova

Yaktık gemileri yeni bir doğum için.
Makaslanmış bir mazi,
Kanatlanıp uçuşa geçiyor karşımdan.
Hava serin. Elimde incir yaprağı sıramı bekliyorum.
Sıra bana geldiğinde prosedür işlemeye başlayacak...

Şöyle olacak bak her şey;
Toprağa gömdüler seni, planlı bir doğum için
Yatıyorsun kabristanında, zifirde.
Ayak uçlarından selamlayacak sabah güneşi seni
Dürtükleyecek üzerine sinmiş kokuları güneş

Sonra yağmur,
Yağmalı yağmur çürüyen tüm yanlarına
Akıtmalı cesedindeki tüm pisliği toprağa
arınmaya başlıyorsun bak

Katmanları bir karış olan kar,
Örtecek  üstünü.
Yalnızlığında sıcak tutacak kalbini.
Doğuma hazırlan şimdi, bekle baharı.


Ebemkuşağı
Tüm renkleriyle dokunuyor solmuş ruhuna
Renklerin her biri ise  ayrı bir cümbüş.
Bir tutam kırmızı  ve mavi  de benden.


Gelen bahar kokusuyla birlikte;
Barış oluyor ölümle
Doğuma hazırlanıyor ruhun.
Filizlenip, boy veriyorsun yeni yaşamına.


Güneşi doğurmalı baş ucundan şimdi.
Bir kadın olsun baş ucunda, seni bekleyen
Güneşle birlikte selamlasın seni

Ve prosedür tamamlansın.
Doğumun kutlu olsun...


Yann Tiersen - Comptine d'Un Autre Été

19 Nisan 2011 Salı

10 Nisan 2011 Pazar

Ak Pak Siyah

Şimdi kanlı kadehten içme vaktidir,
Siyaha evrildiğine inanan kuğu için.
Şimdi kirli dünyada zirveye oynamanın vaktidir.
Haydi
Puan toplamaya başla
yoksa, hiçliğin anlam kazanmaz.

7 Nisan 2011 Perşembe

Geğirmek

insanın insana ettiğini
bilmez insanoğlu

okşar seni önce
sonra neşterler sevgi bağını
bıyık altı kucaklar gövdeni

yüreğin biçare düşsede nefsine
çekmelisin içine zehri ki,
kusabilmeliesin insanlarını

sonra sifonu çek üstlerine
ve limonlu bir gazoz söyle,
geğir.


Cem Karaca - Ay Karanlık

3 Nisan 2011 Pazar

Birden Bütün


kırkıncı secdede de etsen dua
dönmez geri zaman.
kelebekler de dönemez artık kozalaklarına.

ondan dokuza geri say şimdi
kesilimiş yarıktan şerbetim akacak!

üzülüyorum bileklerimin tazeliğine          
babamın yere çömelişine                      
annemin kırışmış gözlerine                  
sevgilinin incinen umtlarına üzülüyorum  
kopan bilekliğine.                          

anlıyorum ki, şerbetli değilmişim ben de herkez gibi !

şimdi cebrail gelsin almaya beni
posta kutusu dolu olan tanrı'nın
huzuruna çıkarsın
sevgilerimi ileteyim kendisine
sonra götürsünler beni
ama ihramsız adımlayayım
cehennemin kapısını

/cehennemin kolluk kuvvetleri;
 siz iblisler!
 karşılayın beni
 karşılama töreni taktim eyleyin./

sonra sorsunlar ilk günahın hesabını,
zerrelerime ayırp birleştirken
zamanın sonsuzluğundan bahsetsinler
biten sevgilerden bahsetsinler
kıyamete kadar...

19 Mart 2011 Cumartesi

Geriden Gelerek
















geriye kalan;
Küçük bir resimdeki kolyenin silueti
beyaz bakan gözler,
beyaz kız çocuğunun, ışıldayan çehresi
Havası inmemiş mavi bir balon, zarif parmaklar
ve kafamda paralanmış cam bir bardak.

ileriye kalan;
Elde var bir hayat
hayatın içinde filizlenmiş nedametlerim
aşkı meşk ederek sabır ile olan imtihan
sevi ile yanıp tutuşan bir ruh
ve güneşli bir güne olan inanç.


Sabahat Akkiraz - Gemi
Web Analytics